YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Saadet Partisi Ekim Ayı Aylık İl Divan Toplantısı

Saadet Partisi Elazığ İl Başkanlığı Ekim ayı aylık divan toplantısını gerçekleştirildi.

Toplantıya İl Başkanı İbrahim HACIBEKİROĞLU, İlçe Başkanları, İl ve İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri, Belde Başkanları, Mahalle Temsilcileri, Gençlik Kolları ve Çok Sayıda Teşkilat Mensubu Katıldı

İl Binasında gerçekleşen toplantıda bir konuşma yapan İl Başkanı İbrahim Hacıbekiroğlu “IŞİD bataklıkta üretilmiş bir karabataktır. Bataklık kurutulmadığı takdirde, karabatak gider karabasan gelir. Bu bataklığın bir numaralı müsebbibi ise bizatihi Amerika’nın kendisidir” dedi.

Başkan Hacıbekiroğlu konuşmasına şöyle devam etti; Üzerine basa basa tekraren söylüyorum, bu gelişme, gerekçesi IŞİD bile olsa İslam dünyasına yönelik Batılı bir müdahalenin bahanesi yapılmamalıdır.

Çünkü Batı, barış adına girdiği her yere savaş getirmiştir.

Huzur adına girdiği her yere kan ve gözyaşı getirmiştir.

Özgürlük adına girdiği her coğrafyaya zulüm ve esaret getirmiştir.

Bundan 11 yıl önce Irak’ı Saddam gibi bir diktatörden kurtarıp Irak’a demokrasi, Irak halkına özgürlük getirecekti.

Tam tersi oldu, Irak üçe bölündü. 1,5-2 milyon insan hayatını kaybetti, 5 milyon insan mülteci hayatı yaşamaya mahkûm edildi.

Afganistan’ın refahını yükselteceklerdi.

NATO Afganistan’a girdikten sonra yükselen tek şey uyuşturucu üretimindeki artış oldu.

Libya’yı Kaddafi’den kurtarıp, Libyalılara demokrasi getireceklerdi.

Getirdikleri tek şey kan oldu. Paramparça edilmiş bir Libya oldu.

Şimdi de IŞİD bahanesiyle İslam coğrafyasında yeni bir katliama zemin hazırlıyorlar.

Daha üç gün önce Amerika ve işbirlikçi yönetimler, IŞİD’i vuruyoruz diye 55 insanı öldürdüler.

İçlerinden 8 tanesi hiçbir şeyden haberi olmayan masum bebeklerdi.

Işid’i değil, bebekleri vuruyorlar.

Bu gerçeklere rağmen, Türkiye dâhil bazı İslam ülkeleri yöneticilerinin hala kurtuluşu Batı’da aramaları, hala Birleşmiş Milletlerden medet ummaları, hala Amerika’nın, NATO’nun merhametine sığınmaya kalkışmaları, ancak ve ancak “tecavüzcüsüne âşık olan bir genç kız psikolojisiyle”, Stockholm Sendromu ile açıklanabilir.

IŞİD bataklıkta üretilmiş bir karabataktır. Bataklık kurutulmadığı takdirde, karabatak gider karabasan gelir. Bu bataklığın bir numaralı müsebbibi ise bizatihi Amerika’nın kendisidir. Ortadoğu’yu kendi menfaatleri doğrultusunda parsellemek ve sömürmek isteyen Haçlı zihniyetidir.

Çünkü bu zihniyet Bataklıktan beslenmektedir.

Daha önce ifade ettim. Bir yerde bir cinayet gerçekleşiyorsa, o cinayetin sorumlusunu bulmak için temel bir soru sorulur; “Bu cinayet kimin işine yarıyor? Bu cinayetten kim kârlı çıkıyor?”

1-) Amerika ve Küresel silah baronları kârlı çıkıyor.

Çünkü Amerikan senatosuna sunulan resmi rakamlara göre, Amerika Birleşik Devletlerinin, İslam ülkelerine sattığı silah miktarı, son 3 yılda yüzde 300 oranında artmıştır. Amerika ve silah baronları için ne kadar çok kaos, ne kadar çok cinayet, o kadar çok silah satışı demektir.

2-) Sömürgeci kapitalizm kârlı çıkıyor.

Çünkü dünyanın en büyük yeraltı ve yer üstü zenginliklerine sahip olan İslam ülkeleri, ne kadar istikrarsızlaşır, ne kadar çok birbirine düşerse, sömürülmesi o kadar kolay oluyor.

3-) Haçlı sevdasından hiçbir zaman vazgeçmemiş olan Avrupa ülkeleri kârlı çıkıyor.

Çünkü tek kurşun atmadan, binlerce Müslümanı birbirine kırdırıyor.

4-) Irkçı emperyalizm ve İsrail kârlı çıkıyor.

Çünkü İslam ülkeleri ne kadar çok parçalanırsa, ne kadar çok birbirine düşerse İsrail kendisini o kadar güvende ve güçlü hissediyor.

AKP iktidarının desteği ile Irak çökertildi. Yerle bir edildi. Üç parçaya bölündü.

Kim kazandı?

- Genel olarak küresel emperyalizm, özel olarak ise İsrail kazandı. Kim kaybetti.

- Genelde bütün İslam Âlemi, özelde ise masum Irak halkı.

Yine AKP iktidarının desteği ile Libya çökertildi. Kırk parçaya bölündü. Kaddafi linç edildi.

Kim kazandı?

-Genelde bir bütün olarak küresel emperyalizm, özelde ise ırkçı Siyonizm (İsrail) kazandı.

Kim kaybetti?

Genel olarak bütün İslam Âlemi, özelde ise mazlum Libya halkı.

Yine AKP iktidarının desteği ile Suriye ateşe atıldı. Sekiz milyonu aşkın Suriyeli kardeşimiz yerinden yurdundan edildi. İkiyüz bin Suriyeli hayatını kaybetti.

Kim kazandı?

-Maalesef, yine küresel emperyalizm ve ırkçı Siyonizm kazandı.

-Genelde İslam Âlemi ve özelde zavallı Suriye halkı kaybetti.

Maalesef, Biz Türkçe, Kürtçe, Arapça ağıtlar yakarken, onlar görkemli şatolarında İngilizce zafer şarkıları söylüyorlar.

Yaşadığımız olayların hiçbirisi tesadüfî olaylar değildir. Hepsi büyük bir planın parçasıdır. Asıl plan Büyük İsrail Projesidir.

1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı bütün haritaları değiştirmişti.

Bundan yüzyıl önce, Osmanlı imparatorluğu yıkılmış, Hilafet yok edilmiş, Müslümanlar imamesi kırılmış tesbih taneleri gibi darmadağın edilmişti. Ve bunun ardından İsrail devleti kurulmuştu.

Şimdi 2014’teyiz.

Küresel taksimin Yüzüncü yılındayız. Ve bugün sınırlar yeniden tanzim ediliyor. IŞİD bahane edilerek, “Böl-parçala ve yok et taktiği” acımasızca uygulanıyor.

Zaten bölünmüş bir coğrafya daha da küçük parçalara bölünüyor. “Mikro Devletçikler” kuruluyor.

İslam ümmeti, “Kürt, Türk, Şii, Sunni, Arap, Acem” denilerek, her türlü etnik ve mezhebi farklılıklar tahrik edilerek birbirine düşürülüyor.

Böylece, bölgemizde adım adım Büyük İsrail Projesi uygulanıyor. Çünkü Büyük İsrail’in kurulabilmesi için, çevresindeki bütün ülkelerin daha da küçültülmesi ve daha da parçalanması gerekiyor.

Nihai hedef ise hiç şüphe yok ki Türkiye’dir.

Türkiye’nin parçalanmasıdır.

Şimdi sizlere bir harita göstermek istiyorum.

Bu haritada gördüğünüz gibi, Kars’tan, Mersin’e kadar olan bölge, ayrı bir renkte ayrı bir devlet olarak gösteriliyor.

Bu harita eski değil.

Yıl 2006.

Roma'da bir NATO toplantısı yapılıyor. Bu toplantıda, Amerikalı bir Albay, NATO subaylarına, “Yeni gelişmeler ışığında Ortadoğu” konulu bir brifing veriyor. Ve brifingde çıkarıp işte bu haritayı gösteriyor.

Tabii toplantıyı izleyen Türk subaylar bu haritaya sert tepki göstererek toplantıyı terk ediyor.

Peki, bu ilginç olayı kimden öğreniyoruz? Türk ordusunda uzun yıllar hizmet vermiş bir orgeneralimizden, Sayın Edip Başer’den. 22 Eylül tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki röportajında anlatıyor bütün bunları.

İşte NATO bu. İşte Amerika bu. Adamın elindeki harita senin ülkeni ikiye bölmüş, ayrı bir devlet kurmuş.

Şimdi biz bu NATO ile bu Amerika ile ortak koalisyon kuracağız öyle mi?

Irak’a barış götüreceğiz, Suriye’yi huzura kavuşturacağız öyle mi?

Hadi ordan! Hadi ordan!

Çocuk mu kandırıyorsunuz siz.

Amerikanın, Avrupa’nın, İsrail’in ipiyle kuyuya inilmez.

Türkiye gerekçesi ve bahanesi ne olursa olsun NATO merkezli bir koalisyonda kesinlikle yer alamaz, almamalıdır.

Çünkü Amerika ve Batı, koalisyon ortağı değil, ateşin içine sokacağı bir tahta maşa arıyor.

Türkiye maşa olmamalıdır, olamaz.

Peki, olursa ne olur?

Erbakan Hocamızın sözüyle sesleniyorum; “Yedi sülaleniz alnını secdeden kaldırmasa bile bunun vebalini ödeyemezsiniz!”

İlla bir koalisyon kurulacaksa bu koalisyon İslam ülkelerinden olmalıdır.

İslam ülkelerinin katılımıyla bir “İslam Barış Gücü” kurulmalıdır.

İslam dünyasında akan kanı durdurmak için bu barış gücü ile müdahale de bulunulmalıdır.

Türkiye bu iradeyi, bu kararlılığı ortaya koymak zorundadır.

Çünkü “La” demesini bilmeyen “illa” diyemez.

Tarihi, güce teslim olanlar değil, güce karşı direnenler değiştirmiştir.

Eğer Alparslan güce teslim olsaydı, Malazgirt zaferi olamazdı.

Eğer Fatih güce teslim olsaydı yeni bir çağ açamazdı.

Eğer Erbakan güce teslim olsaydı, son 300 yılda Müslümanların haçlılara karşı kazandığı tek zafer olan Kıbrıs Barış Harekâtını yapamazdı.

Açık söylüyorum, Yaşadığımız bu süreçte Türkiye bir karar arafesindedir. ABD’ye, uydu mu olacak, yoksa İslam dünyasına öncü mü olacak?

Zalimlere payanda mı olacak, yoksa mazlumlara rehber mi tutacak?

Son 300 yıldır dünya’ya kan, gözyaşı, işgal, açlık, kaos ve sömürü’den başka bir şey getirmeyen bir medeniyete eşbaşkanlık mı yapacak yoksa, adil bir düzen için lider mi olacak?

Avrupa Birliği kapılarında oyalanmaya devam mı edecek yoksa İslam Birliği’ni mi kuracak?

Artık bunun kararını vermek zorundadır. Çünkü zaman kalmamıştır. Ateş, kelimenin tam anlamıyla kapımıza dayanmıştır.

Öyle lafla peynir gemisi yürümüyor.

“Yeni” demekle “yeni olunmuyor”

Yeni bir geleceği 1071’de Alparslan gibi olanlar kurabilir.

Yeni bir geleceği 1453’de Fatih gibi olanlar kurabilir.

Yeni bir geleceği, “Bana ne Amerika’dan, bana ne Amerika’dan” diyenler kurabilir.

Yeni bir geleceği,

“Baş eğmeziz edaniye dünyayı dün içun!

Allah’adır tevekkülümüz itimadımız”diyenler kurabilir.

İşid konusuna son vermeden önce belirtelim ki; Sayın Cumhurbaşkanı’mızın, Amerika’dayken, Türkiye’nin malum koalisyon “Askeri, siyasi ve her bakımdan destek vereceğini beyan etmiş olması,

-Ne diplomasi bakımından,

-Ne askeri açıdan,

-Ve ne de siyasi yönden

isabetli olmamıştır. Çünkü gerek diplomatik kararlar, gerekse askeri ve siyasi kararlar öyle ayaküstü verilecek kararlar değildir. Bu kararlar ilgili uzman kişi, kurum ve kuruluşlarca yapılacak istişareler sonunda verilecek kararlardır.

Misalen; Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamasından sonra, Bakanlar Kurulu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi nasıl bir karar verecektir?

Sonra “Uçuşa yasak bölge” den bahsediliyor.

İşid’in elinde uçak olmadığına göre böyle bir bölge ne işe yarayacaktır? Çok daha önemlisi, Sayın Cumhurbaşkanımızın “Tampon Bölge” istiyor.

Hemen belirtelim ki “Tampon Bölge” yeni bir “Çekiç Güç Bölgesi” demektir. Bu da bir sonraki aşamada Türkiye için bir “Tehdit Üssü” hatta bir “Saldırı Merkezi” demektedir.

Yaşanan bütün bu gelişmeler Milli Görüş’ün haklılığını ortaya koymaktadır.

Türkiye’nin tek çaresi, tek kurtuluş reçetesi Saadet Partisi’dir.

Milli Görüş’ün basiret, feraset ve cesareti olmadan Türkiye’nin düzlüğe çıkması mümkün değildir.

Çünkü biz siyaseti, mal için, ikbal için yapmıyoruz.

Biz siyaseti mevki için, makam için yapmıyoruz. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi;

“Onlar Cumhurbaşkanı, Başbakan oldu, biz de olalım” diye yapmıyoruz.

“Onlar ihale aldılar, biz de alalım” diye yapmıyoruz.

“Onlar yalılara, yatlara, plazalara taşındılar biz de taşınalım” diye yapmıyoruz.

Biz Allah rızası çalışıyoruz.

Hakkın ve hakikatin mücadelesini veriyoruz.

Herkes bilsin ki bundan önce olduğu gibi bundan sonra da, Kınayanların kınamasından çekinmeden, hak bildiğimiz doğruları en gür sesle haykırmaya devam edeceğiz.

Şimdi önümüzde 2015 seçimleri vardır.

Ve sekiz ay gibi bir süre kalmıştır.

Her seçim önemlidir. Ancak bu seçim gerçekten çok daha önemlidir. Çünkü bu seçim, tarihi bir seçimdir.

Olmak ya da olmamak seçimidir. İktidardan uzak kaldığımız her bir saat binlerce mazlumun hayatına mal olmaktadır.

Bu yüzden omuzlarımızda büyük bir vebal ve sorumluluk vardır.

Kapı kapı dolaşacağız. Gerçekleri milletimize anlatacağız.

Bunu yaparken kimseye gülden ağır söz söylemeyeceğiz.

Çünkü; ırkı, dili, düşüncesi, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun bu topraklarda yaşayan herkes bizim kardeşimizdir. Bizler, aynı bahçenin gülleri, aynı milletin evlatlarıyız.

Bu ulvi görevde ne olursa olsun, kararlılığımızı asla yitirmeyeceğiz.

Karşımıza mezar taşımızı dikseler bile zerre kadar tereddüt etmeyecek, yolumuzdan asla dönmeyeceğiz.

Allah yar ve yardımcımız olsun.

Biliyor ve inanıyoruz ki Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.

Bu duygularla hepinize şükranlarımı sunuyor, toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Mynet Youtube


Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler